
Hayır, Kimse Cahil Değil!
Türkiye, cumhuriyet olarak henüz 97 yaşında olan, çok farklı badireler atlatan genç bir ülke. Uçurumun kenarında bir ülkeden, farkındalığı artan yeni bir ülkeye doğru ilerliyor. Bu yolda, bazı davranışları oturtamamış, kabuklarından arınamamış olabilir. Bu, vatandaşını cahil yapmaz. Normal şartlarda uzlaşamayan farklı ideolojiye sahip kitleler; Sokağa Çıkma Yasağı sonrası halkın topyekün fırınlarda kuyruk oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğuran anlarda hep bir ağız olur, "insanlar cahil ağbi" diye naralar atar. Muhtemelen sen de bu kitlenin etkisine kapılmışsındır. Çünkü insan insanın kurdudur. Öte yandan, yönetimin hatalı kararına pek az insan değinebildi. İnsanlarımız cahil değil. Sadece bilinçli bir şekilde kötü olmayı seçmiş diyebiliriz, illa sert bir tabir kullanmak istiyorsan; ağbi insanlar cahil değil, katıksız kötüler... diyebilirsin. Ama belki de bilinçaltında onu bu tür tercihlere yönlendiren faktörler vardır?
105 yıl oldu Çanakkale geçeli. Açlık, kıtlık, fakirlik ve yokluk geçmedi. Nenelerimize onlardan da annelerimize geçti. Annelerin gebelik döneminde sağlıklı beslenmesi gerektiğini artık çocuklar bile biliyor. O dönemlerde bırak gıdayı, bir kalıp sabun bulmak dâhi lükstü. Hal böyleyken sağlıklı bir toplumun oluşması elbet de acılı bir süreç gerektirecekti. Yoksulluğa eğitimsizlik de eklenince ülke gelişimi gecikecekti.
Yirmi yılda bir adım ileri atarak bugünlere geldik. Bugünlerde ülkeyi yönetenlerin yaş ortalaması 65. Yani Çanakkale ürünleri. Açlık, sefalet içinde, noksan bir dönemden geldiler. Bu yönetimlerden çıkan her kararın sağlıklı sonuçlar doğurmasını bekleyemeyiz. Düşünce yapılarında halen annelerinin anlattığı hikayeler yatıyor. Her an savaş çıkabilir, her an kıtlık yaşanabilir endişesiyle yaşıyoruz. Haliyle dün geceki sokağa çıkma yasağının ne anlama geldiğini tam idrak edemeden sokaklar doldu taştı.
John Adams: "Ben savaşı düşünmeliyim ki çocuklarım matematik ve fizik düşünmeliler. Onlar matematik ve fizik düşünmeli ki torunlarım müzik ve sanat düşünsünler." diyordu. Dedelerimiz kurtuluş savaşını verirken babalarımız maalesef matematik ve fiziğe değil aile bireylerini artırmaya yöneldi.
Onların da kendilerine göre haklı gerekçeleri vardı:Sürekli tekrar savaş çıkacak korkusuyla yatırımı çocuk yapmaya ayırdılar; Biri ölür diğeri hastalanır diye sekizer çocuk yapıldı. Plan iyi güzel de savaş çıkmadı. O sekiz çocuk elinde patladı. Üstelik birikimin de yok. Napacaksın şimdi?
Al sana topyekun büyüyen gereksiz bir enerji patlaması. Bir 30 yıl sonra ülke dünyanın en genç nüfusuna sahip bir ülke haline geldi. Bu genç nüfus her yönden aç. Bilime, inanca, sosyalleşmeye, cinselliğe ve ekonomiye. Babalarımızın planı olan bizim üst jenerasyon ülkeyi daha da zorlu hale getirdi. Bizler ise otobüsü kaçıran jenerasyon olarak kalakaldık ortada. Ne geleneksel davranabiliyoruz, ne de Batıya ayak uydurabiliyoruz. Ne aşık olabiliyoruz ne de üretebiliyoruz. Kafası karışık bir halde zamanında iki çocuk yapan babaların evlatlarını zenginleştiriyoruz sadece.
Bir yanımız dedelerimizin savaş ruhu olarak ev al diyor. Bir yanımız babalarımızın fakir edebiyatı olarak işçisin sen işçi kal.. Diğer yanımız olan abilerimiz oğlum avrupai ol dediği girişimciliğe hazırlanırken bir diğer yanımız kendi iç sesimiz, kaç diyor.. Dört yandan darbe!!
Bizden geriye kalan z kuşağıysa laylaylom!! Yirmili yaşlara gelmiş hayatı henüz yeni yeni kavrayabilmiş ki onu da çok yanlış yorumlamış.. Suçu da bize atıyorlar! Biz kendimizi çözemedik daha size nasıl rehberlik edelim. Ki öğretmeye kalkışsak hayatınızın içine ederiz :)
Bütün ümidim gençliktedir dedi ama o günden bu güne gelen gençlik bütün umutları yok etti. Şimdi geriye ilkokul çocukları kaldı. Ve sonunda genç aileler onları henüz anne karnındayken eğitme bilincine erişti. üç yaşında iki dil bilen bebeler geliyor. Onları gördükçe öyle seviniyorum ki...
Bu çocuklar robot icat eden robotlar yapacak hale gelecekler. Yeter ki biz onlara dokunmayalım. Kızım ayıp oğlum yapma deyip kısıtlamayalım. Geniş imkânlar dâhilinde daha profesyonel eğitim almasına olanak sağlayın.
Üç nesil üniversiteli olan bir toplumun çocukları bilimle uğraşır. Üç nesil siyaset ve gündelik yaşam kaygılarıyla uğraşan bir toplumun çocukları futbol izlerken aşırı mutlu olur. Bu kadar basit.. Hanginizin nenesi genetik mühendisliği okudu? N'olcak bu ülkenin hali diye sormayın.
Ne olacak benim halim diye sorun ve okuduğunuz bölüm her ne olursa olsun en iyisi olmaya gayret gösterin. İlk defa karşılaştığınız birine nerelisin diye sormayın mesela. Kılık kıyafetine bakıp puan vermeyin. Fiziğine değil, fikrine önem verin. Başkalarına dokunmaktan öte, kendinize dokunmaya başlayın.
Sen değiş ki, dünya değişsin!
Bunu okuyan şunu da okuyabilir: Entelektüel Bilgi Mobingi