Üçlü Priz Kuşağı

Üçlü Priz Kuşağı

Şuan evde kullanmadığın kaç parça eşyan var? Mutfak eşyasından, banyodaki ürünlere ve gardrobuna kadar detaylıca bir düşün.
Ev al, araba al, mutfakta hiçbir zaman kullanmayacağın eşyalar al, çok al, hep al, çocuk yap ve öl! Hayatın bundan mı ibaret?

Mutluluğa giden yolun satınalmadan geçtiğini doğrudan ve dolaylı yollardan söyleyen yüzbinlerce film, dizi, kitap, dergi, söyleşi ve reklam görmüşsünüzdür. Dijitalden kaçsanız bile yollarda billboardlar, tabelalar, ledler, camekanlardaki uyarılar sürekli bir "beni alırsan anca o zaman mutlu olursun" mesajlarıyla saldırıyor sana. Sonra, tek bir ürün almak için gittiğin bir markete bir poşet dolusu ürün almış vaziyette buluyorsun kendini. Özellikle 2001 krizinden bu yana rasyonel fayda sağlayan satınalma davranışı, yerini duygusal satınalma davranışına bıraktı. Reklamcılar olarak şu kıyafeti alırsan şöyle görünürsün dedik. Bu kokuyu sürersen seni seksi bulacaklar dedik. Şunları alırsan kendini daha iyi hissedersin diye sayısız subliminal içerikler ürettik. Bir süre sonra tüm bunlara sahip olmak uğruna yaşamaya ve çalışmaya başladın.

Bu pazarlama stratejisi aslında ilk olarak bir zengin sünepe olan La Fontaine ile başlamıştı.Yazdığı fabllar ile insanların sürekli çalışması gerektiğini, çalışmazsa mutsuz olacağını enjekte edip zehirledi hayalleri. Bizler de yıllarca Ağustos Böceğini lanetleyip durduk. Karınca gibi çalışma deyimi çıkardık ama bi züppe tarafından kandırıldığımızı bir türlü anlayamadık çünkü Mark Twain'in de dediği gibi insanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.

Satınalma davranışınıza nasıl yön verdiğimizi bir örnekle anlatayım: Çocukluğumuzda en çok sevdiğimiz Ninja Kaplumbağalar'daki karakterlerin isimlerini kaçımız hatırlıyor? Veya kaçımız o karakterlerin gerçek hayatta kimler olduğunu biliyoruz? Ninja Kaplumbağalar denilince akla ilk gelen şeylerden biri PİZZA! Ops! İyi de kaplumbağa pizza yemez ki?

Pizza markaları Türkiye gibi nice bâkir bir pazarlar bulmuştu. Fizibilite raporlarında bu ülkenin pizza tüketmediği, alternatifi olan pide, lahmacun gibi gıda ürünlerin rağbet görüldüğü haliyle rekabet edilebilir bir ürün olarak ilk etapta zorluk çekileceği not edildi. Araştırmalar sonucu Türkiye'de televizyon izleme oranı Avrupa'ya göre de yüksekti. Ve en çok da çocukların izlediği şey diğer gelişmemiş ülkelerde olduğu gibi çizgi filmlerdi.

Çocuklar satınalmanın tepesinde yer alır. Karar verici her ne kadar anne veya baba gibi görünsede aslında çocuklar en önemli karar vericilerdir.Bir çocuğun ağlayınca ebeveynlerinin o şeyi anında aldığını gözlemleyen pazar araştırma uzmanları hedef kitleyi direkt çocuklar olarak belirledi. Tüm parçalar birleştirildi ve ortaya Ninja Kaplumbağalar'a her başarı sonrası HAYDİ PİZZA YİYELİMMM! senaryosu verildi.

Yıllar sonra bu çocuklar büyüyecek ve üniversite ortamlarında pide, lahmacun yemek çağdışı sayılacak, ama eliyle pizzaya gömmek daha modern bir imaj yaratacaktı. İşte size mükemmel bir ömürlük reklam!


Bugüne kadar tüm yaşamını şöyle detaylarıyla incelediğinde, aslında çoğu fikrin sana ait olmadığını, davranışların özgün olmadığını anlarsın. İçşel (ruhsal, psikoloji vb) ve dışsal(çevre, imkânlar, kültür vb) etkenler ile oluşan davranışlarının kalbinin kırıla kırıla değiştiğini, özüne anca biri yüzüne tokat gibi gerçekleri vurunca kavuştuğunu fark edersin. Nitekim, yeşermek için bazen kırılmak gerek.


Minimal bir yaşamın temelinde ihtiyacın olduğu kadarını al yerine ürettiğin kadarını tüket olmalıydı. Bireysel olarak değerlendirdiğimizde bu yaşına kadar neler ürettin? Artık bir Amerika Rüyası kalmadı. Ve İstanbul'un taşı toprağı altın olmaktan çıktı. Kaynaklar tükeniyor. Gün geçtikçe insan nüfusu artış gösteriyor. Kaynaklar belirli bir zümre arasında paylaşılıyor ve gelir dağılımı daha fazla gengesizleşiyor. Bu durumda genç kuşağa ne yapmak kalıyor? Bireysel yaşamı odaklayan bir hayatı sürdürme telaşına girmek kalıyor. Ama bir saniye! Dışarıda bunu göstermemesi gerekiyor. Benim param var algısı vermeli. Peki nasıl? Bol bol satınalarak. Bol bol fotoğraflar paylaşarak. Sürekli tüketici rolünde oynayarak.

Şimdi gelelim Minimal Yaşamın Ulusal Ekonomiyle Bağlantısına:

2013'ten bu yana 2 kez ekonomik krizi iliklerimize kadar hissettik. Normalde durgunluk yaşandığında fiyatlar geriler, hiç değilse artış olmaz; ama bizde durgunluk yaşanırken fiyatlar hiçbir zaman düşmedi. Çünkü kronikleşmiş bir dışa bağlı hammadde olayımız var. #Üretemiyoruz!
Sadece tüketime odaklandık! Yatırımlarımız dâhi buna göre şekillendi. Oysa özel sektörün yatırımından kaynaklanmayan ekonomik büyümenin realitede faydası dokunmaz bize. En fazla istatistik verilerde caka satarız. Kamu harcaması ve inşaat sektörü, üretim ekonomisi ve sermaye devri yaratmıyor. Üretim ekonomisi geliştirilmezse uzun vadede sorun olur.
Dolayısıyla, kalıcı katma değer ve istihdam yaratmak özel sektör yatırımlarıyla mümkündür. Gençlerin %58'i hizmet sektöründe çalışıyor. Beyin takımında ise yabancılar var; yollları köprüleri havalimanlarını yabancı mühendisler yapıyor.

Devam edecek...

REFERANSLAR

Ayvalık Balıkçısı
Ömer Holiday Resort
Melis Hotel
Detay Fotoğrafçılık
Royal Caribbean Cruise